Temmuz 2019’da tanıştığım bir Hezaren türünü aramak için yola çıkacağız bugün. Yeni bir tür olma ihtimali var veya belki yaşadığı hayat, üzerine vuran ışık çektiğim fotoğraflara bir başkalık kattığı için yanılıyoruz.
Bitkinin bulunduğu yer çok güzeldi. Hani bir bitki olsam orada yaşamak isterdim. Deniz etkisiyle yontulmuş kireçtaşı kayalarının duldasında, çevresi ise çeşitli huy ve yaşayışa sahip komşularıyla çevrili. Kılçık kekikleri, gevenler, bozotlar, sığır kuyrukları, kızılçamlar, ardıçlar, sandal, yaban kızılcığı, toros dişbudağı, meşeler, menengiç ve elbette sumak. Eşek baldıranı, soğanlar ve sümbüller. Civan perçemleri, babrikler, adaçayları, topuz dikenleri. Daha neler, ohoooo.
Bu vakitler yoldan güneşin yalazından kaçmaya çalışıp bir gölgeye sığınan kelebekler havalanırken, bakırı çalındığı için artık kullanılmayan telefon direklerinin kablolarına kırlangıçlar dizilmiş oluyor. Sırası geçmiş, artık sararmış otlara eşlik eden ağustos böceği sesleri gökkubbeyi doldurup boşaltıyor. Bu binbir ağızlı koroyu sessizlikmiş gibi dinlemem garip.
Yolun aşağısına bir kuru dere bağdaş kurup oturmuş. Kuru dere, kış deresi diye bildiğimiz, kışın aşırı yağışlarda ve taşkınlarda dere olup çağlayan, yazın susan.
Hezaren, yuvanın güzelliği vurmuştu yüzüne, umarım hâlâ oralardasındır.
*
Bir türlü bulamadık. Belki keçi yedi, belki biri koparıp morunu evime götüreyim dedi. Belki havayı sevmedi ve hiç yüzünü göstermedi. Düne kadar bitkilerin konumlarını belirlemek için hafızama güvendim. Çünkü bu sadece bitkiyi değil çevresini de görmek demek. Komşuları kim, nerede ne var, kerteriz alabileceğim bir kaya, bir taş, bir direk, bir ev, bir ağaç var mı? Böyle kaydediyorum bitkileri aklıma. Bir telefon uygulamasına güvenince bitki boşlukta yüzüyor. Sadece o var. Ki sadece o yok. Ama APP imparatorluğunda bu hiç güvenilir bir yöntem değil. Üstelik bilimsel de değil. Acaba hem hafızamı hem uygulamayı kullanabilir miyim? Uygulamayı kullanmanın rehavetiyle hezarenin komşularının, sırtını yasladığı kayanın yerini sayılar mı alır? İzin verir miyim hezarenin gördüğünü unutmaya? Kendiliğinden biten komşularının yanında geçen sene taraçalandırılarak badem ekilen kocaman bir tepeyi görüyor hezaren. Uzaktan zeytin sandığım bademler. Belki yolun tozundan yaprakları gri-yeşile döndüğünden. Köylüye bu tepeyi tarif edince hezarenin bulunduğu bölgeye “Çevt ini”* denildiğini öğrendik. Bir zamanlar çevtler deri tabaklamada kullanılmak üzere biriktirilir ve buradan dağıtılırmış. Belki de o kadar çok meşe ağacı vardı ki, bu yüzden Çevt ini. Buranın asırlık meşelerinin tapulu kesimlere kurban edildiği biliniyor. İnsan faaliyetleri kayaların, ağaçların, bitkilerin ve onlara dayanan eski uğraşların görünürlüğünü, bilinirliğini ortadan kaldırıyor. Kayıt üzerine kayıt. Eski isimlerin yerine yeni isimler. Numaralı sokak ve bina adları. Bir hikâyesi olmayan ve olmayacak olan.
Madem öyle yeni bir isim verebilirim ben de bu yere; kayıp hezaren sokağı.
* Çevt: Palamut kabuğu nitelemek için kullanılan yerel bir isim. Çevit’le karıştırmamak gerek. Çevit diye yine bitkilerden elde edilen bir çeşit mavi boyaya (çivit) veya çam kabuğuna deniyor. Ağaca ayrı, kabuğuna ayrı, meyvesine, dalına, sakızına, köküne, yaprağına ayrı isim. Bu kadar ki bitkilerle yoğrulmuş, yaşayan.