bazen beyaz

Geçen sene 70 yakın yaban bitkisinin tohumlarını toplamıştım. Yazı Yaban yoktu daha. Sonra bir gayretle hepsini tohum topu yapıp bahçeye saçtım. İçinde “bazen beyaz” çiçeklere sahip olan ballığın tohumları da vardı. Şans bu ya hiç yağmur yağmadı ve gelene gidene basmayın “oralara tohum topu attım” demekten yoruldum. Toplar, dolayısıyla da tohumlar bahçeye katıldı gitti. “Bazen” çok önemli gelir bana. Tekrar karşılaşabilecek miyiz, bir yerlerde çiğnenmeden sağ kalan tohumları var mıdır, patlayıp şaşırtır mı beni, bilmem. Ama o “bazen” i bir kez gördüm, yeter gayrı.

Ballığın bazen beyazı işte böyle oluyor. Elbette tahminimce “ballık”, yoksa böyle durumlarda kuru bitki materyalleri üniversitelerde incelenip öyle kesin tanı konuluyor. Ama kesin tanıyla işi olmayan “bazen beyaz” sayılmadan duruyordu işte. Heinrich Böll’ün bir öykü kahramanı köprüden geçen insanları sayma işi edinir. Sevdiceğini saymaya gönlü elvermez. Sonuç her zaman köprüden geçen kişi sayısı -1’dir. Bu gerçeği bir tek kahramanımız bilir. Tıpkı onun gibi ben de kurutup gönderemedim ballığı sayılsın diye.


Bu hikayeyi anlattıktan 2 sene sonra tohumlar yeşerdi. Bazen beyaz çiçeklerine azıcık daha mavi katarak bahçede gezinmeye devam ediyor. Sürekli yer değiştirerek çiçeklerini bir gösterip bir kayboluyor. Sanki bir yol izliyor, bir yere doğru gidiyor.

Yukarıya kaydır