Dün tohum toplama günüydü. Gerçi bu aralar her gün öyle. Endemik gülek çanı (Campanula psilostachya) ve bahar başından beri takip edip hevesle tohumlarını beklediğim bir sütleğen türünün (Euphorbia erubescens) tohumlarını almak için Kayalar diyarı’na yürüdüm. Kınalı sütleğen endemik bir bitki değil ama Türkiye’de dar bir bölgede yayılışı bulunuyor. Adana, Osmaniye, Hatay, İçel, Maraş ve Niğde’de. Bu bitkiler dahil olmak üzere tohumunu almaya niyet ettiğim her şey yenmişti. Sadece diplerindeki yapraklar kalmış. Endemik falan dinlememiş yiyen. Niye dinlesin ki?
Buraya salındığı söylenen, seslerini duyduğum ancak henüz karşılaşamadığım geyik ailesinin marifeti olduğunu düşünüyorum. Çünkü genç ağaçların tepeleri bile yenmişti, domuz işi değil. Bugün kimilerince yürütülen bir mantığa göre geyikleri itlaf etmeliyiz. Doğaya onulmaz bir zarar verdiler çünkü. Onulur, onulmasına da sözün gelişi “onulmaz”. Kediler ve köpekler için benzer bir mantık yürütülüyor ya, derdim onunla. Varlıkları “doğal” olana bir tehdit olarak görülüyor.
Doğa bir yandan basit öte yandan karmaşık bir ilişkiler bütünü. İnsan eliyle, niyetiyle yapılmış her şeyi doğa/doğal karşıtı olarak nitelendirmek de bu ilişkileri kavrama zahmetinden kaçmanın kolaycası. Varlığımızla, salt insan olduğumuz için değil, değişmezmiş gibi görünen yaşam biçimimizle canına okuyoruz dünyanın. Yoksa kedilerle, köpeklerle ve insan dışındaki tüm canlılarla “doğal” ilişkiler içinde olabildiğimiz zamanlar da vardı. O zaman bu zaman değil diye, bugün kurduğumuz ilişkilerin doğal olmadığını söylemek çok güzel bir hikâyeyi unutmak gibi geliyor. Üstelik kedilerle, köpeklerle, kuşlarla, farelerle, örümceklerle, yılanlarla, otlarla, ağaçlarla birlikte kurduğumuz bir hikâyeydi bu. Evcil hayvanlarla kurduğumuz ilişkiler bir kültürün ürünü. Onlar bizim içimizde, biz onların içindeyiz. Bu malzemelerle her seferinde başka bir şey kurabilirsin ama birbirinden ayıramazsın artık bir olanı. Bugün ne yazık ki bir bıçağın üzerinde yürüyoruz dünya bahçesi yerine. Yine de merhem bu terkipten çıkacak, eğer varsa. Eğer o merhemde kedi, köpek olmayacaksa yaramın açık kalmasını yeğlerim.
Şu yazıyı da okunsun umuduyla iliştireyim buraya; https://birartibir.org/kent-hakki/367-vahsi-olan-kopekler-degil-tehcir-mantigi