Dün öğleden sonra göndereceğim tohumları hazırlamaya başladım. Geri kalanını da tasnif edeyim, kontrol edeyim derken işin başından kalkabildiğimde gece yarısı olmuştu. Tohum almak zahmetli iş. Ve bunu “zahmet” olarak tanımlayabilmemin sebebi “kolayının” , “hazırının” olması. Paketlerde satılıyor, fidecilerde istemediğiniz kadar fide var. Bir kere olsun kolayı, hazırı gündemimize girince tohum almak anlamsız bir işe dönüşüyor. Tohum alma zamanının yerini başka “daha anlamlı” işler doldurabilir, doldurmalı oluyor. Bundan mıdır Bayramiç’e “Bayramiç kavunu ve karpuzu” gönderecek olmam? Sebebi bambaşka olabilir elbette, yine de düşündüklerimi aktarmama vesile olduğu için teşekkür ediyorum isteyene.
Bu işin kolayına kaçma baskısı yüzünden yerli türlerin yok olduğunu da eklemeliyim. Çünkü onlar paketlerde satılmıyor. Verimli değiller, pazar değerleri yok, çok çabuk çürüğe çıkıyorlar.
Sandal ağacı tohumu bitti. Listeden çıkarmayı unuttuğum için özür diliyorum. Bir kişi de Sığır kuyruğu (Verbascum sp.) istemişti. Sığır kuyuğunun -en azından tohumunu aldığım türün- ayağına gitmeden kimseye gönderilemeyecek bir tohum olduğunu anladım. Çünkü bitkinin tüm gövdesini kaplayan dikene benzer ama diken gibi olmayan tüyler insanın yüzüne, gözüne her yerine yapışıyor. Bunu öğrenmek çok güzeldi. Bitkinin kendini mevsim sonuna kadar nasıl koruduğunu ve dikenlerin tüylere de çevrilebileceğini öğrenmiş oldum. Dikenleri taşla ezerek temizleyip kangal gövdelerini yiyebiliyoruz mesela. Ama bu tüylere yanaşabilmenin imkanı yok.
4 kişi dışında genellikle kimse isteyebileceklerine bir sınır koymamıştı. Ama toplam 13 kişi tohum istediği için hazırlamaktan gocunmadım. Bununla birlikte tohumların “Balıkesir, İstanbul, Çanakkale, Antalya. Kırklareli, İzmir ve Bursa’ya gidecek olması sevindirici. Tohumlarınız hazır, şehire iner inmez göndereceğim.