Yabanın tohumlarıyla Bayramiç Yerel Ürünler ve Tohum Takas Şenliği’ne katıldım. Ücretsiz dağıttığım tohumlarla birlikte, hemen her bitkiyle ilgili meraklısıyla, soranıyla öğrendiklerimi paylaşmak çok keyifliydi. Tohumların kalabalıktan bunaldıkları da oldu ama değdi. Kuzey Ege’de de yetişebilecek yaban bitkileri kendilerine yeni bahçeler buldular.
En anlamlı karşılaşmalardan biri de Yağmur’la oldu. Yağmur Kutlar, peyzajist ve orman yüksek mühendisi olan dedesinin -Prof. Dr. Besalet Pamay- yazıp kendi imkanlarıyla bastırdığı dönemin ilk peyzaj kaynaklarından olan 3 ciltlik “Bitki materyali” kitabını armağan etmek istediğini söyledi, bana. Elbette, dedim; şaşırmış, sevinmiş ve utanmış bir şekilde. Merakla kitapların gelmesini beklerken, ilk işim Besalet Pamay’ın yazılarını fırsat buldukça okumak oldu. Örneğin 22 Mart 1976’da Dünya Ormancılık Günü sebebiyle sunduğu konferans metninde şunları demiş: “Orman doğal olarak yer aldığı çevrede, ekolojik ve sosyal kudretli bir topluluktur. Yani üyelerinin çoğu ağaç olan bir ağaç cemiyetidir, bir yaşama ortaklığıdır. Ortaklığı oluşturan ağaçlar, zaman zaman aralarında varlık savaşı verir, birbirleriyle yarışırlar, fakat birbirlerine dayanır ve birbirlerine destek olurlar. Bu özellikler, bilindiği gibi bir sosyal topluluğun en önemli kanıtlarıdır.”
Artık özellikle peyzaj bitkisi olarak da kullanılan bir bitkiyi incelediğimde bu değerli çalışmaya da bakıyorum. Değerli olması sadece ilk kaynak kitap olmasından gelmiyor, bugünkü popüler peyzaj anlayışına o kadar güzel bir cevap ki; kitaba doğal yayılışı olan türlerimizin hemen hepsi dahil edilmiş. Kökenine dair bilgi bulmakta zorlandığım bitkiler için de adres olacak ve çocukluğumun bahçe bitkileriyle yeniden karşılaşmanın, adlarını öğrenebilmenin.
Kitaplar sayesinde bizim sosyal topluluğumuzun biricik üyelerinden biri olan süsen türünün hangisi olduğunu öğrenebildim; Iris x germanica, “Forsete” varyetesi. (Cins ve tür adı arasındaki ‘x’ bitkinin melez bir tür olduğunu gösteriyor.)
Doğal yayılışı olan türler arasına dahil edilmesine rağmen varlığının insan yerleşimlerine bağlı olduğu düşünülüyor. Köyde hemen her evin bir duvarı süsenlerle bitiyor ya da başlıyor. Onları mezarlık zambağı diye de tanıyoruz çünkü birçok mezara yetingenliğiyle davet edilen bitkilerdir. Bahar başında açan görkemli çiçekleri geçtikten sonra hiç sulanmasa dahi ertesi sene yüzünü tekrar gösterir hem de katlanarak. Bir bahçeden sökülüp atılmış ve üzerinde üç dört kez güneş doğup batmış olan 3 yumruyu bahçeye taşımıştım, iki senede 38’e çıktı sayıları. Sonbahar yumruları ayırma zamanı. Ayrılan yumrular ortalama 20 cm aralıklarla ve yumrunun bir bölümü toprak yüzeyinden görülebilecek şekilde dikilir. Gübre istemediği gibi sevmez de. Güneş gören ve su birikmeyen bir yere ekmek yeterli. Sonra bize baharda sergileyeceği renklerini, kokularını beklemek kalır.