“Yararlı” henüz kurtulmayı beceremediğim bir sözcük. Kurtulmak gerektiğinden değil taşıdığı anlam “yararlı” diyebileceğim şeyle örtüşmüyor. Kim için yararlı? Veya içini neyle doldurduğumuzla, neye “değer” atfedildiğiyle ilgili bir rahatsızlık bu. Mesela otun, sadece insana yararlıysa veya insanın bir işine yaradığı su götürmez biçimde kanıtlanıyorsa değer görmesiyle ilgili. Bir değeri yokmuş gibi kolayca yok edilebilenlerle ilgili. Buranın baskın otu şifan ve pisipisi otu. Bu baskınlığı biraz azaltayım derken farklı bir otu koparmamak için kılı kırk yarıyorum. Böylece tohumlarını saçtığım bir sürü muhabbet çiçeğiyle karşılaştım. Sadece çiçeği değil, otu da muhabbet bence. Önceki senelerde hiç burada görmediğim turuncu süslü kelebeği, dün bu yüzden mi cem ediyordu bahçede?
Bir kireçli toprak âşığı daha. Tek, iki veya çok yıllık, doğal boyamada kullanılan, bir kere bahçeye yerleşti mi kendini çoğaltan, arılar ve kelebekler için çekici bir bitki muhabbet çiçeği. Kireçli toprak aynı zamanda gönendir. Yani Akdeniz sıcağına rağmen susuz mevsimin ortalarına kadar derinleri nemli kalır. Elinizi bu derine daldırınca yosunlu bir kayaya sırtınızı yaslamış gibi olursunuz. Muhabbet otunun adresi burası. Genç yaprakların çiğ olarak yenebileceği belirtilmiş Pfaf’ta. Bir tadına baktım. Taze yaprakların turplu tadı, zamanla çiçeklerdeki hafif turp kokusuna dönüşüyor.
Kök yapısı, yüksek nitrat seviyeleri ve tohumlarının hem bol hem de çimlenmeye hazır olması sebebiyle “zararlı ot” sayılıyorlar ancak yapraklar küçük beyaz melek, benekli melek, turuncu süslü kelebeklerinin tırtıllarının besini.