insan zihninin ürünleri

Gece, sandal ağacı (Arbutus andrachne) ile ilgili yazacağım yazıyı düşünerek uykuya dalmaya hazırlanıyordum. İki şey, kesilip birbirine tutturulmuş sahneler gibi dönüyordu kafamda. Biri dün okuduğum bir haber; CNN Türk program yapımcısı Hakan Çelik, 3. havalimanının açılışıyla ilgili bir haber yaparken şöyle demiş; “Ve biz buradaki kuşlara diyoruz ki; siz bin yıldır buradan uçuş yapıyordunuz ama bundan sonra burayı lütfen kullanmayan arkadaşlar çünkü buradan artık uçaklar uçacak, dolayısıyla kuşların bunları anlamaları, kavramaları (gerekiyor) Doğaya tabii bir şey öğretmek çok kolay değildir.” Diğeri, kısa bir süre önce izlediğim “Final Straw” belgeselinde, Masanobu Fukuoka’nın öğrencisi yazar Larry Korn’un söyledikleriydi; “Bir çiftciyseniz, -çiftçilik özünde diğer mesleklerden daha iyi olduğu için değil- ama çiftçilik yaparken zamanınız hep dışarıda, tarlalarda geçer. Bitkilerle, toprakla, böceklerle ve diğer varlıklarla etkileşim halindesinizdir, yani tam oradasınızdır. Böyle bir deneyimi doğadayken yaşama şansınız, örneğin bölünmüş bir ofiste, masanızın başında otururken yaşama şansınızdan çok daha yüksektir. Çünkü etrafınızda tüm gördükleriniz, insana ait şeyler, insan zihninin ürünleriyken, bunun dışındaki dünyayı hayal etmek zor.” Böyle bir ortamda insan zihninin neyin ürünü olduğuna dair bir düşünüşe yer yok. Bu sayede “uçak” adını verdiğimiz ve insan zihninin ürünü bir aletin tasarımına ilham olan kuşlardan yüzlerce yıldır kullandıkları göç yolunu değiştirmelerini bekleyebiliyoruz. Veya büyük ihtimal hayvanların 4 ayaklı olması sayesinde 4 tekerli olabilen arabalarımızla duble yollarda hayvan ezebiliyoruz. Ofislerde oturarak yenilenebilir enerji adı altında çok “iyi” bir şey yaptığımızı düşünerek rüzgar türbinleri tasarlayabiliyoruz. O türbinlerinin altına gidip kopan kuş kafalarını görmeyeceğiz nasıl olsa. Türbinlerin tepesine iliştirilen kırmızı uyarı lambaları bir işe yaramıyor. Ne yazık ki doğaya bir şey öğretmek zor , neyse ki doğaya bir şey öğretmek zor. Bir işbirliği mümkün olsaydı veya bizim refahımız için var olan bir doğa mümkün olsaydı olabilecekler ancak bir kabusa benzerdi herhalde. Böyle nasıl uyuyabilir ki insan? Uyudum. Tepesi sandal meyveleriyle bezeli rüzgar türbinlerinden, olgunlaşmış sandal meyveleri yiyen kuşların olduğu bir rüyaya uyandım.

Sanırım çocukken okuduğum Altın Masallar serisindeki şimdi adını anımsayamadığım bir masalın marifeti de eşlik etti rüyaya. Bu masalda kralın kızlarından biri geceleri yatağından kalkarak gizli bir geçidi kullanıp gövdeleri altından, dallarından altın meyveler sarkan ağaçların olduğu bir bahçeye giriyordu. -Ne bahçe ama! Artık armudu mu dişlerseniz, narı mı siz karar verin.- Benim rüyamdaki bahçe de böyleydi işte, Sandal ağacı, altından bir rüzgar türbinine dönüşmüştü, meyveler ve yapraklar tepesinde duruyordu ve yüzlerce türbin bir bahçeye saçılmıştı. Ortalıkta şaşkın şaşkın dolanıp  kuşların aptal olmadığını o sandal meyvelerini yemeyeceklerini söylüyor ama bir yandan da yediklerini görüp dehşete kapılıyordum. Sevinçle ellerini çırpan birinden, bu tesisi TCDD müdürünün açacağını, onu beklediklerini öğrendim. Şu anons yapılırken de gözlerimi açtım; “TCDD uluslararası işler için halüsinojenik rüyalar diler.”

Sahi, insan zihni neyin ürünü? Gökdelenlerin türbinlerden daha çok kuş öldürdüğü…


Mart-Nisan ayında beyaz çiçekler açan, her dem yeşil bir çalı, olabiliyorsa ağaç sandal ağacı. Gövde rengi kırmızı-pembe. Sonbaharda toplanan ağaç kabukları tütsü olarak kullanılabiliyor. Meyveleri sonbahar sonu veya kış başı olgunlaşıyor. İyice olgunlaşan meyveleri elinizde ezip içindeki küçük kahverengi tohumlarını görebilirsiniz. Dış kabuğundan ayırarak kurumaya bırakıp sonra seçmeniz gerekiyor ki eğer tohum saklanacaksa meyve artıkları böceklenmeye sebep olmasın.

Tohum toplamak için gitmişken midenize bir iki şenlik yuvarlamayı ihmal etmeyin. Hatta kuşlara da bırakarak birazcık daha toplayıp meyveleri kurutabilir, kahvenin yanında atıştırmalık olarak veya kek ve çöreklerde kullanabilirsiniz.

Tohumlar çıkartıldığı tarihten kış sonuna kadar ekilebiliyor. Ekimden önce 5-15 gün 4-6 °C sıcaklıktaki suda bekletiliyor. Burada bolca sandal ağacı var, biri kuşların marifetiyle biri koca bir kayanın oyuğunda büyüyor. Tohumdan ekmeyi ben de ilk kez deneyeceğim. Heyecandan yüreğim pır pır.

*

Hiçbir ön işleme tabi tutmadan sonbaharda ektiğim tohumlar martta çimlendi. Bahçedeki kalıcı yerlerine taşındılar ve sağlıkla büyüyorlar. (Mart 2019)

Yorum

  1. […] İlgili başka bir yazı: “İnsan zihninin ürünleri“ […]

Comments are closed.

Yukarıya kaydır