gönül hoşluğu

Uzunca bir süre türünü belirlemekte tereddüt ettiğim için hakkında konuşmayı ertelediğim bir bitki yemlik (Tragopogon porrifolius). Melezlenmeye çok açık olan bu türü yine de tanımanın yolları var, ayrıca yapılan bir revizyonla çok karıştırılan iki tür tek bir türün altında toplanınca işimiz birazcık kolaylaştı.

Bitki iki yıllıktır, gövde genellikle dallanmamıştır, 120 cm. büyüyebilir. Gövde ve kök sütlü bir sıvı içerir. Çiçeklerden daha uzun olan yeşil yaprakçıklara (brakte) sahiptir. Tohumlar genişten dara doğru bir akenle sonlanır. Bunlar teleksi akenlerdir. Kök havuca benzer. Tohumdan yetiştirilmesi de tıpkı havuç gibidir. İyi bir kök gelişimi için gevşek ve derin toprağa ihtiyaç duyar. Kök için yetiştirildiği yerlerde (Fransa, Almanya, İtalya ve Rusya) daha iri kökler elde etmek için çeşitli varyeteleri tercih ediliyor.* Tohumdan ekmediğim için bu bilgileri vermekten kaçınıyorum ama ilkbahar ekimlerinde 4-5 ay sonra kökün yenilebilir hâle geleceği, köklerin kabuğunu soymadan kullanabilmek için yıkadıktan sonra sirkeli veya limonla suda bekletilebileceği bilgisi verilmiş. Hani demiştik ya, kök sütlü bir sıvı salgılıyor diye, ondan ve soymanın zorluğundan kaçınabilmek için. Bitki çiçeklendikten sonra ise köklerin, ancak pişirilerek yenmesi salık verilmiş.

Yerel olarak teke sakalı, dede sakalı, yemlik ve ıspıng adlarıyla bilinen Tragopogon’lar birçok yörede besin bitkisi olarak kullanılıyor. Toprak üstü gövdesi, çiçekleri, tomurcukları, taze ilk yaprakları ve kökleri soyularak, çiğ veya pişmiş olarak yenilebilir. Bitkiyle ilgili araştırma yapmaya başladığımda köklerin tadının istiridyeye benzediğini okuyunca, merak etmiş, birinin kökünü sökmek üzere bahçeye yollanırken sevgilime de havadis etmiştim. Dönüp bana “istiridye yedin mi ki?” diye sordu. Ağız dolusu gülüşmelerin ardından Sohrab Sepehri’nin şu dizeleri geldi aklıma;

Kaç kilo kavun istiyorsun? diye sordu manav bana.
Sordum: Gönül hoşluğunun gramı kaça? (1)

Elbette ya, gönül hoşluğu parayla satılıyor ve kimi besinler bazı sofralara hiç uğramıyordu değil mi? Belki de özellikle bugün çok ulaşılamayacak bir şey değildir, upuzun tedarik zincirleri sayesinde. Ama bazı sofralara girememesi o sofra kültürüyle, kültür de sofranın ekonomisiyle ilgili. Dalgınlık işte. Şimdi de önümüze güçlü bir bağışıklık ve iyi beslenebilmenin önemi üzerine nasihatler serilince yine Sepehri alıyor sazı eline;

Bir deve gördüm, “nasihat ve misal”in
boş sepetiyle yüklü.

Boş bir sepet nasıl bu kadar ağır olabilir? Sağlıklı gıdaya erişimin bir imtiyaz olması verilen nasihatleri ağırlaştırıyor. Özellikle bu gerçeğin farkında olup ulaşamayanlar için. Gıda/su/iklim krizlerinin daha yoğun etkilerini, salgının peşi sıra göreceğimiz öngörülerini düşününce, imtiyaz arayışının artacağını söylemek mümkün. Acaba belli bir grup/kişi sağlıklı gıdaya ulaşamasa hepimizin ulaşması ve sağlıklı gıdalar yetiştirebilmesi daha kolay/mümkün olabilir miydi? Bu talep toplumsallaşabilir miydi? Örneğin özel/alternatif okullar olmasaydı her bir çocuk için iyi eğitim talep edilmek zorunda kalınmaz mıydı? Üstelik bu imtiyazı elde etmekle kendi çocuklarımızın iyi eğitime ulaşamamasını garanti altına almış oluyoruz. Yani sağlıklı gıdaya sadece birilerinin ulaşması aslında giderek ulaşılamayacağını ve/veya bunun için daha yüksek bedeller ödenmesi gerektiğini, bu yüksek bedellere rağmen az sağlıklı gıda, çok yanılsama satın alınacağını gösteren bir işaret değil midir? Neyse ki bin bir çeşit yaban otu gibi yemliğin vereceği gönül hoşluğu bedava. Üstelik yerleşim alanlarından uzak yabandan toplandıysa zehirsiz. Ayrıca çiğ olarak 100 gram yemliğin, 82 kalori, makul ölçüde B2 vitamini, B6 ve C vitamini, manganez ve fosfor sağlayacağı belirtiliyor. * Kök ise potasyum, kalsiyum, magnezyum, karotenoidler ve inülin bakımından zengin olup, karaciğeri temizlemek ve kırmızı kan hücreleri oluşturmak için kullanılabiliyormuş.

Yabani formunun eğer iki yılını doldurduysa hem hayli ince hem de lifli bir kökü var. Çiğ olarak yemek zor. Zaten yaşlı kökleri pişirerek yemek önerilmiş. Yine de yedim. İstiridyeye mi benziyordu bilmiyorum ama bu kadar lifli olmasa enginara benzetebilirdim. Ama taze sürgünleri çiğ olarak bile çok güzel. Hele de yanına limonu, sarımsağı ve zeytinyağını alınca sofra çiçekleniyor. Bu en fakir tarifi, soğanla kavurma, böreğe içlik, bulgur pilavına yoldaşlık ve daha niceleri takip ediyor.

Çiçeklerini görebilmek için sabah uyanın. Kuşlar cik deyince.

*

Tohumdan ekmeyi denedim. Sonbaharda ektiğim hemen tüm tohumlar çimlendi. Üstelik sadece yemlik değil teke sakalı gibi adlarla tanınan diğer türler de (Scorzonera sp.). Genellikle yapıldığı gibi köküyle birlikte çıkarmayıp yapraklar toprak üstünden kesilirse de çabucak yeni yapraklarını gönderiyor yeryüzüne. (2021)

*

yemliği ektim bahçeye
bir üşüşüverdi kuşlar
bahçeyi gördüm

Sabah bir yataktan çok gözetleme kulesine benzeyen tüneğimden inerken iki sakanın yan bahçede yemliğin taze tohumlarını yediğini gördüm. Saka değil mi bu?

Yemliği sadece insan mı severmiş? Alın size bir ortakçı. Tercih ettiği yiyecek eşek dikeni (Carduus sp.) türlerinin tohumlarıymış. Bilimsel adı Carduelis carduelis bu ilişkiye atıf yapıyor.

Boşuna tohuma meyve demiyor botanikçiler. Hiç yemliğin taze tohumlarını bir kuşun yiyebileceğini akıl edemezdim. Artık bahçede yüzlerce yemlik yetişiyor, sakaya azık. (2022)

Güncelleme: Sosyal medyada bir okuyucunun notu üzerine tohumları yuva yapmak için de almış olabileceklerini düşündüm. Ama tohumu alıp uçmuyorlardı. Yuvaya taşıdıkları tohumu seçiyor olabilirler mi? Bir kısmını çekip çekip yere atıyor, belki en irisini götürüyorlardır. Bitkinin başına gidip tekrar baktığımda yerde duran 4-5 tohum gördüm (?)

Ancak temelde saka kuşları tohum yiyerek besleniyor. Eşek dikeniyle birlikte, fesçi tarağı (Dipsacus sp.), taşakçıl otu/kanarya otu (Senecio vulgaris), karahindiba(Taraxacum officinale) tohumlarıyla… Diyeti konakladıkları bölgede yaşayan bitkilere göre değişiyor olmalı.

* Varyeteler; White French, Gian French, Mammoth Sandwich Island.

Kaynak: Wikipedia

Bitkinin içerdiği diğer bileşikler için bakınız; http://www.b4fn.org/resources/species-database/detail/tragopogon-porrifolius-subsp-longirostris/

Bitkiyi pişirme yöntemi için bakınız; https://www.monaconatureencyclopedia.com/tragopogon-porrifolius/?lang=en

(1) Sohrab Sepehri, “Suyun Ayak Sesi”, Çeviri: Şirin Mehran, Işık Tabar Gençer, Pan Yayıncılık, 2006

Yukarıya kaydır