en güzel ülke kiminki?

Çıplak dağın, ormana bulanmış toprağın, sıcak çölün, böğrüne buzdan kılıçlar saplayan yüksek ovanın, gölgesi kıt bozkırın, engin denizlerin kumlu kıyılarının, bitek nehir deltalarının vardır çok güzelliği. Göz bunları görebiliyorsa, dil bunları söyleyebiliyorsa eğer; en güzel ülke kimin ola ki? Rüzgâr değiştiriverir ülkeleri. Bütün yazı minnetsiz geçiren hayvancıklar yollarını buluşmaya çevirir de kışın koyun koyuna yatar, katı bir soğukta dökülmüş bitkilerin tohumu ulu bir ağacın kuytusunda alır soluğu.

Entler ormanı seviyormuş, Enthanımlar ise kırları. Işığın vahşi ormandaki dereye vurması mı sevilmeyecek, meyve bahçesinde tomurcukların parlak kar gibi açılması mı? İkisinin de sevecekleri ne çok. Tutuşmuşlar bir iddiaya, “En güzel ülke kiminki?”, ertelemişler buluşmayı böylece; rüzgâr ölümcül Doğu’dan esene kadar. Estiğinde bütün güzel ülkeler küle benzeyecek, acı yağmurun yıkadığı topraklara yarasa da kül. O vakit başka ülkeler aranacak, huzura ermek için; yıkık ülkelerin anısıdır bu.

ENT: Bahar kayın yaprağını açıp özsuyu yürüdüğünde dala;
Işık vahşi ormandaki dereye vurup rüzgâr vardığında
Yamaca;
Adımlar uzun, nefesler derin, dağ havası keskinken tam, Geri dön bana! Geri dön!
Söyle, güzel değil mi ülkem!

ENTHANIM: Bahar gelince bahçeye kıra, mısır yapraklanınca;
Meyve bahçesinde tomurcuklar parlak kar gibi açınca; Yağmur ve Güneş doldurunca hoş kokularla Yeryüzü’nü, Kalırım burada, dönemem sana, benim ülkem de güzel çünkü.

ENT: Yaz dünyaya yayıldığında, altın rengi bir öğlen vakti
Uyuyan yaprakların çatısı altında, açılır ağaçların
düşleri; Rüzgâr Batı ‘dayken, yeşil ve serinken orman sarayları, Geri dön bana! Geri dön! Kabul et, en güzel ülke benimki!

ENTHANIM: Yaz gelip ısıtınca dalındaki meyveyi, kahverengiye
çalınca yemiş;
Saman altın rengi, başaklar beyaz, hasat köye gelmiş; Bal dökülmüş, elma olgun, rüzgâr Batı’da da olsa Benim ülkem en güzeli, kalırım burada güneşin altında!

ENT: Kış gelince hiç acımaz, katleder tepeyi, ormanı;
Devrilir ağaç, yıldızsız gece yutar güneşsiz günü;
Rüzgâr ölümcül Doğu’dan eser; bense acı yağmurun
altında Seni ararım, sana seslenirim, geri dönerim sana!

ENTHANIM: Kış gelip de şarkı susunca, çökünce karanlık sonunda; Çıplak dal kırılıp, işler bitip, ışık solduğunda; Ararım seni, beklerim seni, yollarımız rastlaşana dek
yeniden: Düşeriz yollara birlikte, acı yağmur yağarken!

BİRLİKTE: Batı ‘ya ulaşan o yola düşeceğiz birlikte,
Bir ülke bulacağız uzaklarda, gönüllerimizi huzura erdirmeye!”*

Şehirde işte böyle şeyler düşünüyor insan. Gönlümün şirazesi kaydı yine, uçları bilenmiş bir karenin içine girince.

Görsel: Olba
* “Yüzüklerin Efendisi”, J.R.R. Tolkien, Metis Yayıncılık

Yukarıya kaydır