kut-ulu bahçe

Yağmur yağmaya başladı. Pıt, pıt, pıtpıtıpıtpıt…. Dama kaçtık. Batık yatakları her yere yapamıyoruz. Çünkü toprak derinliği yeterli değil. Büyük çamların gölgelik ettiği bir güney bakıya yüksek yatakları oturtmaya çalışıyoruz. İkisi bitti kaldı birçok. Kışın yapılacaktı ama hava izin vermedi bir türlü. Kapalı, rüzgarlı, karlı, yağmurlu. Yağsın da, hiç şikayet etmem.

Malzeme inşaat kerestesi. Ahşap çok mantıklı bir seçim değil. Ama su kontrplağı da ahşaptan daha dayanımlı değil. Şimdilik böyle. 200×100 cm. Önce toprağı gevşettik. Üzerine kırdığımız odunlardan çıkan küçük ahşap parçaları, soğuk kompost, gübre ve toprak gelecek. 3 veya 4 sene sonra ahşaplar iyice çürüdüğünde dış sınır boyunca taş, kireç ve kumla çerçeve yapmayı düşünüyoruz.

Hemen kutuların arkasındaki tepenin önüne taştan bir duvar örmem gerekti. Toprak ve taş akmasın diye. Bu alan Toros kertenkelesini (Anatololacerta danfordi ) gördüğüm yerlerden biri. Bir taşa yapıştırılmış sürpriz yumurta buldum. Sakini yumurtasını terk etmiş. Acaba Toros kertenkelesi’ne mi aittir? Bilemiyorum ama yumurtanın düşlü mavisi öyle düşündürdü.

Döndükçe, Yağlı kasideler, Yılan yastıkları, yabani soğanlar, badem ağaçları, üçgüller, katran yoncaları çıktı ortaya. Bir tane mavi çinçile bile buldum. Arasan bulamazsın bu çöp severi. Bahçe varmış aslında.

En eski sevinçlerden biri olsa gerek bahçeyle övünmek. Genelde insanın kötü niyetine bağlanan ıslah çalışmalarının bir motivasyonun da daha güzel bir bahçe olduğunu düşündüm hep. Zaten ıslah da her zaman kasıtlı yapılan bir iş değil. Neyi yolup neyi yaşaması için bıraktığınızla, aldığınız tohum, tesadüfen veya bilerek yan yana ektiğiniz bitkilerin birbiriyle tozlaşmasıyla ilgili biraz da. Bunları motive eden güzellik de olabilir, olmuştur, oluyor. Verim, pazar değeri, dayanıklılık gibi ölçütler çok sonra eşlik etmeye başlar bu çalışmalara. Dolayısıyla, bahçe-bostancılık, ekip biçme uğraşının durması gerektiği sınırı gösteriyor bana. Bahçede yetindiği küçücük alanından edip dönümlerce toprağa aynı tohumu ekince, başlıyor sorun. Sonra o sorunu ortadan kaldırabilmek için kırk takla. Ama yine de ıhhh, olmuyor, olmayacağını toprak biliyor.

İçinde bulunduğumuz ve yaşadığımız pratikleri dünyada yaşamış ve yaşayan bütün insan topluluklarına mal etme eğilimimiz olsa da ve bunlar tüm insani eylemlerin ezici bir çoğunluğunu oluştursa da, bu pratiklerin, sadece bizim toplumumuzun dahil olduğu pratikler olduğunu görebilmemiz gerekiyor. İnsana yekpare bir kötülük atamamak için gerekli bu. Bu ezici ve yok edici faaliyetler yanında, işte bahçeler de yaşıyor, yaşatılıyor. Hâlâ ve neyse ki, “insanlığa” rağmen “insanlık” diye bir bütün yok.

“Kut-ulu Bahçe” koydum adını. Henüz insan faaliyetlerinin meyvesi görünmüyor. Ama tohumlar bir tutsun, filizler bir büyüsün, otçullar, mantarlar insaflı davransın, kuşlar, arılar, kelebekler yardıma gelsin ne güzel olacak. Arı ve kelebek içinler, kuş içinler, insan içinler, toprak içinler hepsi bir arada ekildi.

Hayıt (Olur mu ki?), gevrecik, kaya kişnişi, arı otu, kuş kirazı, civan perçemi türleri, bir tür nevruz otu, dağ çayları, kekikler, ecibücü, kokar sedef otu, topuz şalba, katır tırnağı, ayçiçeği, tıbbi kantaron, sirken türleri ve daha nicesi kendiliğinden biten yoncalara, sincapların ektiği bademlere, yabani soğan türlerine, tilkişenlere ve sümbüllere eşlik edecek. Kutuların hemen başında bir çiçek saati gibi dikiliyor tespih çalısı, ortada kalan keçiboğan da azotunu paylaşacak isteyenle. Kenar süsü kermes meşesini ve kızılçamları es geçmeyelim. Yusufçukların konağı olacak bu yetişmiş ağaçlar. Etrafta konacak çalı, ağaç çok olunca bir de yusufçuklar için havuz yapmaya yeltendim. Yaz sonu tepemizde bolca uçuşuyorlar ama larvalarını bırakabilecekleri bir havuz ne güzel olur. Suya gitmek için kilometrelerce yol kat etmeden şuracığa tünerler. Hem arısı, kelebeği sebeplenir, hem uçuşlarına dalarız.

Not: Kutular üzerindeki tahtalar kedi/köpek faaliyetlerini engellemek için konuldu.

Yukarıya kaydır