geri çekilin; ben toplarım otumu

Kışın gelmeyen kış şimdi geldi. Bugün daha yüksek yerlere kar bile yağıyor olabilir. Henüz otlar ele gelmiyor. Ovaya ise bahar tüm rengiyle çöktü. Toprak, su, hava düşen cemrelerini ağzında çeviriyor. Böyle olunca insanın canı ot çekiyor. En ama en eski hatıralar palamarından boşalıp hücreleri ele geçiriyor. Şurada burada yüzlerce yıl ot topladığın, yediğin günlerden kalma ve hâlâ hükmünü sürdüren ot ayinleri başlıyor. Ben de daha duramayıp pazardakilerle idare ediyorum. Bir leğene karışık otlar konulmuş, bir başkasında Mersin’de tam bu zamanlar yenen bulumbışık var. Hepsi de “böreklik ot” diye satılıyor. Bazlamanın memleketlerinden biri ne de olsa burası. Otları soğanla kavurup bazlamaya iç edeceksin. Böreğe elin gitmese de olur.

Hangi otlar var;

  1. Gelincik (Papaver sp.). Yerel adıyla lale. Yenilebilen birçok gelincik türü bulunuyor. Leğenin içinde de farklı gelincik türleri vardı. Temel özellikleri hepsinin çiçeğe durmadan önce toplanması.
  2. İki farklı Rumex türü. Buradaki adıyla ekşi kulak. Yani kuzu kulağı, labada. Bu tepedeki diğer adları; ekşimek, ekşi ekmek.
  3. İğnelik. Bu isimle tanıyorlar ama karga dıdağının taban yapraklarına benziyor yaprakları. Gerçi o da bir çeşit iğnelik türü (Erodium gruinum). Elimdeki yenilebilir bitki kaynaklarında özel olarak bu türün adı geçmiyor ama birçok iğnelik türünün yendiğini biliyoruz.
  4. Kuş otu (Stellaria media). Yerel adını sormayı unuttum ama sosyal medyada verilen bilgiye göre Mersin’de kullanılan isimlerden biri “cücübarsağı” imiş.
  5. Kömeç, gömeç (Malva sylvestris)
  6. Isırgan (Urtica urens)
  7. Bahar otu. Maydanozgil’e benziyor ama bilemiyorum hangisi? Büyük ihtimal Oenanthe pimpinelloides. Hem bahar otunu tanımak hem de karga dıdağından emin olmak için otları satan Elmas Teyze’den, beraber ot toplama sözü alıyorum.
  8. Bulumbışık (Ornithogalum lanceolatum). Bu dağda yetişse de toplamaya kıyamadıklarımdan. Kökün üzerinden yapraklarını ve çiçeğini almak onu öldürmüyor ama küstürüyordur. Sanki diğerleri küsmez mi? Öyle de soğanlıların ömrü farklı akıyor.
  9. Gıvışgan (Silene behen) veya benzer bir Silene türü.
  10. Tüm otlar doğranıp tencereye girerken su teresini çiğ yemek üzere ayırıyorum (Nasturtium officinale). Tereye benzer baharlı, taptaze tadını kaçırmamak için. Sanki yetiştirilmiş gibi düzgün bir formu var. İstesem de bu yakınlarda bulamayacağım su sever bitki.

Bugüne kadar aldığım otların nereden toplandığını hiç sormadım. Karın ağrıtır işin bu yüzü. O nehirlerden hele de Akdeniz’de, su kadar, tarım zehirlerinin, atıkların geçtiğini biliyorum. Üstelik ağır metalleri de yapraklarında toplayan bitkiler bunlar. Elmas Teyze’yle buluşabilmek için nereden topladığını sormak zorunda kalıyorum. Bildiğim şeyleri söylüyor. Bir köylü kalkıp üç kuruşluk ot satmak için nasıl gelsin ki uzak köyünden? Yaban otları genelde pazarın kurulduğu merkeze yakın köylerden, mahallelerden toplanıyor. Zaten soframızı süsleyen hemen her sebze de buralarda yetişmiyor, aynı suyla sulanmıyor mu? Dolayısıyla zehirlenmeye devam ediyoruz. Bir tek bulumbışığa güvenle göz kırpabiliyorum. O dağlı, sürülmeyen, ekilmeyen toprakların çiçeği.

Baharı bulandırıyorlar. Yine de bir torba ot elimde evin yolunu tutarken hemen hepsiyle tanışıyor, sevişiyor olmak o bulanıklıkta yüzümü görebileceğim kadar durultuyor suyu. Şöyle bir şeyleri diyebilme güveni veriyor; geri çekilin, ben toplarım otumu. Nereden? Buna cevap bulabildim mi tamamdır.

Yenilebilir bitkilerle ilgili diğer yazılar; http://yaziyaban.com/ot-toplayabilir-miyiz/

Ana görsel: Şifanların arasında biten gıvışgan (Silene behen)

Yukarıya kaydır