çürüyen etimde bir çiçek

Bir çalının kökünde, küçük bir düzlükte, iki kayanın arasında, bir taşın duldasında, çürüyenin yanı başında sere serpe güneşleniyorlar. Gelen baharın, toprakta biriken nemin tadını çıkararak. Bu çiçek de ak navruzla aynı dönemde sarılarını gösteren yel çiğdemi (Crocus graveolens). İlk karşılaştığımda “Taç yaprakların kokusu Negro gibi” şeklinde bir tarif verilmişti bana. Hani şu bisküvi var ya, onun kokusunda. Negro ve yel çiğdeminin paylaştıkları kimyasal bileşiğin ne olduğunu çok merak ettim ama yaptığım kazılardan elim boş döndüm. Bu koku sayesinde karıştırılabileceği Crocus vitellinus’tan kolaycacık ayrılıyor. Cins adı Yunanca çiğdem anlamına gelirken, tür adı olan “graveolens” de yoğun kokulu anlamıyla, bazen “kötü” olarak tarif edilen bu kokuya gönderme yapıyor.

Tüm çiğdem türlerinde olduğu gibi yel çiğdeminde de tür ayrımı yapabilmek için yaprak yapısına, yaprakların bitkiye oranına, taç yaprakların renk ve biçim özelliklerine, toprak altı gövde yumrusunun yapısı ve örtüsüne, dişi organ ve erkek organ özelliklerine ve birbirine oranlarına, tohumlarına bakılıyor. Yel çiğdeminde taç yapraklar sarı veya koyu sarı, dışı kahverengi şeritli veya çilli olabiliyor. Boyuncuk (stilus), başçıklar (anter) hizasında. Boyuncuk sarı renkte, iplikçikler (filament) ise pürüzlü yapıdadır.

Her bir dişi organ (pistil) veya erkek organ (stamen), çoğalmaya dair bir çözümün temsili. Böceklerin Her bir dişi organ (pistil) veya erkek organ (stamen), çoğalmaya dair bir çözümün temsili. Böceklerin taşıdığı polenleri nasıl yumurtalığa ulaştırabiliriz diye kafa yormuşlar, daha çok polen toplayabilmek için pürüzlü, yapışkan yüzeyler, çıkıntılar edinmişler, tozlayıcıların üzerinde polenler heba olmadan taşınabilsin diye hinlikler düşünmüşler. Ne de olsa büyük, büyük, büyük ninemiz her biri. Dünyaya ve bu gezegende nasıl yaşanabileceğine dair anlatabilecekleri hikâyeler, milyarca gece sürebilecek bir masala denk. Binbir gece masalları ne ki?

Bazı Çiğdem’lerin tepecik (stigma) biçimleri* Bu yapıyı henüz ben de tam olarak kavrayamadım.

Henüz çiğdem tohumlarına hiç rastlayamadım. Ancak tohumdan ekimlerde çiçeğini görebilmek için 3-5 sene kadar beklemek gerekebiliyor. Bu sene tohumlarını rastlayabilmek umuduyla sık sık ziyaretlerine gideceğim. Mevsim şartlarına ve türlere göre bir çiğdemin tohumlarını göstermesi 3 veya 5 ay sürebiliyor. Nöbet uzun ama keyifli demişim geçen sene. Gittim geldim göremedim tohumlarını. Neyse ki çiğdemlerle tanışmaya hevesli olanlar için http://crocusmania.blogspot.com sitesi var. Türkiye’de yetişen çiğdem türlerini tohumdan, kormuna kadar fotoğraflarla sergileyen ve özellikleri hakkında kısaca bilgi veren bir çiğdem ansiklopedisi. Blogda yel çiğdeminin tohumlarını görebilmek mümkün.

Ve sonunda ölmek, çürümek ve seni oluşturan milyon tane parçacığa yeniden bölünmek büyütüyor yel çiğdemini. Bir şey bitiyorsa orada muhakkak yaprağını, çiçeğini gösterecek tohumlar bekleşiyordur.


Bitkilerle ilgili yaptığım ilk video kaydı da Yel çiğdemi için oldu. Bu daha başlangıç. Elbette bu videolarla kokuyu, bitkinin yanında olmanın hissini, uzakta öten kuşların zerresini duyurabilmem mümkün değil. Üstünkörü bir bakış da olsa, bu dağı senelerce sonra ziyaret edecek olanlar için bir anlam ifade edebilir, edecektir diye umuyorum ve o gün geldiğinde çiğdemi burnuyla yoklayacak olana dağın acemisinden küçük bir not gönderiyorum.

* https://www.zobodat.at/pdf/STAPFIA_0103_0027-0065.pdf
http://crocusmania.blogspot.com/2012/12/crocus-graveolens.html

Not: Videoda gösterdiğim boyuncuklar (stilus) dişi organın bir bölümü elbette. En üstte tepecik (stigma), altta da yumurtalık (ovaryum) bulunuyor. Yani tohumun evi. Dolayısıyla videoda kullandığım dişi organlarla erkek organlarının boyunun neredeyse eşit olması tanımı doğru olmadı. Boyuncuk (stilus), anterler hizasında demem gerekirdi. Ama hataları seviyorum. Daha iyi öğrenmemi sağlıyor. Bu yüzden videoyu kırpmadım.

Yukarıya kaydır